ankara kadar büyüt beni içinde

icimde 
avlunun yikilmis
ve diline pelesenk olmus siirleri
erguvanlari buyumekte
gittigin gunun aksamindan beri.
sen,
gamzelerinden birer hazan sakla namlunun ucuna
kursunlarini her güldüğünde daha nizami sık 
kabrime.

orda yesiller huzur bulsun.
bir yavru kedi annesinin memesinden emdigi süt gibi koksun.

ben yıldızlardan da uzak kalbinde 
her gecen an birer fersah daha ayri kalayim.
gemiler batsin , sular cekilmese de.

sonra varilan her rihtimda ankara gibi büyü icimde
büyüt beni icinde,
sonra beni yillanmisligin beyhude çaresizliği musterih etsin 
yoksa hayallerimiz yetim kalir
yol olur, yolda kalir gonul verdiklerimiz

hiçbir okyanusun dudaklarından opulmeden veyahut opmeden gecip gider mevsimler bu kentte.
yakılan sigaralar, adina defnedilir.
kanima dokunan bu akdeniz gibi çekilir icim gecenin köründe.

o sesinin rezonansindan uzakta kaldığım her saniye
bir kus konmaz yolumuza
tutar mavilikler
siyaha dönen her sabah, birer gökkuşağı umuduyla
ekilir 
yürekteki kor yanginimiza.

nar gibidir insan. bazen öylesine dağılır ki toplayamazsın düştüğü topraktan. leke bırakır. ben buradayım der. iz bırakmak istersin, varlığını bir lekeyle ifade etmek istersin. narın lekesi geçmez bilirsin.

ben zaten dipteydim kuyu benim içimde ben kuyunun içinde  hem kervan geçmez hem ben yusuf değilim.  sen en yüksek falezden adına sığınıp ev ...