dolu dizgin atlarla*
ağlamakla geçilmiyormuş
ölünmüyormuş
yaşanır mı anlamam
avuç içinden öpmeliymişim
öyle diyor şairler, ben şiirden anlamam
gel, acımızı şiirden sayalım
yüz çevirme bana
yaşamak dolu gözlerle bakıyorum ellerine
insan sevince, çok sevince
gökyüzü göğsüne doluyormuş
sesinden anladım.
sevgilim, allah yan yana durmaya alışmış iki taşa bile ayrılık vermesin
kırk ah etsem bile biri sana değmesin
kırılmışta olsam, yorulmuşta olsam yüzüm sana dönük
kalbim hâlâ yüzüne dönük
bense denize hâlâ bağımlıyım.
ve ağladıktan sonra gelen o müthiş iç çekiş...
ben senin elini hiç tutmadım
yüreğini hiç bilmedim
göğsünde kaç yara var saymadım, sayamadım
kaçı merhametten kaçı sevilmemişlikten
kaçı yorulmuşluktan hiç bilmedim
her çiçek yarana şifa olmaz belki
bazısı zehirdir
yine de gönlüne bahar dilerim.
yüz çevirme yüz çevrilenlerden olursun demişti biri
yüzüm acıdı yüzünü benden çevirdin
ama bilirim gittiğin yeri çiçek bahçesine çevirensin
şimdi bu hicran olmasaydı, onulmaz acı...
avuç içinden öpecektim ve hayatımın en mutlu ikinci anı olarak hafızama kazıyacaktım
birincisi zaten kalbimi emanetine aldığın gündü
ah seni hiç aramıyorken bulmak ne güzeldi...
ama unutmamalı her öpüş ayrılık getirmez
bazısı dudakta bi orman yeşersin diye yapılır.
sonra derdim ki içimden;
birini tanımıştım, yüzüne baksam sanki deniz kenarındaydım...
o yüzdendir ki denizi hep seveceğim
o, içimdeki her şeyi hep yatıştıracak.