orda küçük parselli evler inşa edilir
sahibinden yoksun en bitap seremoniler eşliğinde
bir çift göz bebeği görmek uğruna
aşkına tanrı gibi tapar
kendini onun ruhunda kaybedip
bir ormanın kuytusunda asar benliğini
zalimlik nifakı ekilmiş her cüretkar
bu sevginin kıymetinden yoksun
bi şekilde öldürür sevildiği insanı
bu kadar acının içinde
gülümseyerek tanışır
kadıköy rıhtımındaki dünyaya ilk geldiği
andaki ağlama nedeninde
saat sabahın 10.50 sinde
onun da kalbi doğmuştur
hiç görmedigi o bağı
kızıl elma misali düğümlemiştir
kadın
sevmekte olduğu her doğa kanununda
onun adını haykırır, dualar eder
adaklar adar bir şamansa
ah
o yaşlar her döküldüğünde
orta doğuda okunan en masum çocuğun selalarıdır..
yankılanır
ölümle yaşam çizgisi arasındaki
annenin kalp otağında da
kimseler duymaz.
daha da acıtamaz zaten
gece çöker
özlemden uykular bölünür,
sense hiç özlenmeyecek olduğuna
tekrar kadeh kaldırıp adıyla sarhoş olur
noktalarsın
doğurursun güneşin en alacakaranlık renginde
oyalanan zamanlar
koca evrenin en hakiki,
gizli düşmanıymışçasına açığa çıkar
peki tanrı kime hesap sorar her şey bittiğinde
sen kime hesap verirsin?