kan kustuk, artık beyaz gömlekteki nar lekesinin bir önemi yok.

yan yana yürüyelim
hiç bilinmeyen yazarının dahi 
dönüp okumadığı şiirin 
mısralarından kaçmış gibi.
şairler de bilir sevmenin acımasızlığını
hangi şiire baksak hep yalandır.

ben gidişinden beridir denizin kıyısındayım
bir butimar kuşu misali. 
oysa ne çok istedim 
gözlerinde kendimden bir yansıma görmeyi 
tüm saadetlerim mümkün kılınırdı o vakit.

içi bin yıldır yorulmuş bir ruh düşün
denizinin bir gün kuruyacağına inanıp 
bu tasa yüzünden hiç su içmemesini..
bu mudur aşk?(çünkü aşk, hiç okşanmamasıdır saçların,azıcık bile.)
peki, hiç gözyaşına dur denir mi, bekleme deme, durmaz
durmaz akar gider doğduğu yere.

ben,
ben neyi anlattıysam onu kaybettim.
güzel yerlerimden kırdılar o yüzden sessizim...
bir köşede unutulan ekmek kırıntıları gibi 
yalnızlığımı parçalara ayırıp yedim.
hangi kitabın arasında saklıyosun yazgımı tanrım
söyle bileyim 

ah senin güzel ismin
yarı unutulmuş bir kutsal yazı gibi 
peyda olur acımızın ikindi güneşinde.
al şu sevilmişliği sol göğüs cebine koy 
orada bana zambaklar büyüt, ellerin
yanan bir ormanı yeniden filizlendirsin
beni düşünme müsterih kal
bunca burukluğum bir selamına ferahlığa erer sevgilim.

nar lekesi sanacaklar göğsümdekini
kanadığıma inandıramayacağım...

nar gibidir insan. bazen öylesine dağılır ki toplayamazsın düştüğü topraktan. leke bırakır. ben buradayım der. iz bırakmak istersin, varlığını bir lekeyle ifade etmek istersin. narın lekesi geçmez bilirsin.

ben zaten dipteydim kuyu benim içimde ben kuyunun içinde  hem kervan geçmez hem ben yusuf değilim.  sen en yüksek falezden adına sığınıp ev ...