aldım, etime diktim.
aldım getirdim benden olan tüm kelimeleri avucuna döktüm.
neden böyle oldu bilmiyorum
zaman başka bir dile geçti
ve ben
çiçek açarcasına ağlıyorum.
acın içimde bıçak;
çok değil göğsünde bi taş ağırlığı
insan nasılda kendi yangınını avucunda taşıyormuş anladım.
bu yüzden göğsümün içindeki ateşten
ellerinin serinliğine sığınmak istedim.
kaygımı avuç içinde ufaltmak..
peki
göğsündeki pası ne zaman söküp atabileceksin?
(insan acısını göğsünde taşır)
herkes kalbindekine sarılsa benim kollarım boşlukta kalır.
çünkü aşk eksik insan işiydi.
bir hiç uğruna mı öldük, demişti?
(öldü, küçücüktü yorgunluğu)
beni bağışla, ben bu acıyı kalbimden söktüm.
sen beni telef ettin
ben ziyan olmadım.
sen,
sevilmemeyi küfür gibi yüzüme çarptın
kaburgalarımdan üçü kırıldı
beni kimsesiz bırakman kadar acıtmadı.
içimde ise ziyan olacak nar kalmadı
artık bir önemi yok beyaz gömlek de çöpe atıldı.
ama bilirsin kırılmak zaten ademden kalmaydı.
şimdi sevincim; başımı kucağına usulca yaslamamdan hep
ve umulur ki yazılan, istenilenden daha güzeldir.
birkaç ağrı
ve bir de adın var
yaşamak kadar berrak
var olmak kadar sahici.