tanrıyla kahır ettik doğduğun günü, unutma bir yetimin ahı üstünde kazılı

çığlıklar biriktirelim 
kalbinde olmayan birine
ağız dolusu susmalarla yetinip.
iyi ki'leri üçüncü tekillerin aldığı, içinde belki yaşarım sandığım şehrin ortasında.
gülüşler saklı, başkasının dileğindeki
gören gözler dalgın, hep ağlak. savaştığı ise onursuz bir aşk..
(sanılan)
nasıl bu kadar kor bir alevdeyken bile
 hâlâ seni ümit edebilirim. içime nasıl baharlar ektin ki 
sana gidilen günü doğmuş saydın kendini.
bir kez olsun bakamadığım göz bebeklerinde benim için hiç mi yaş düşmedi 
kutlu olsun.
bütün mumlar üflensin adın aklanana kadar kalbimde
artık o kadar meçhul bir hayaletsin ki
bütün bir ahir zaman bile tüm o mahşer alanında bile annenden önce sana koşardı 
bi başına bırakılan bu yetim..
aramak seni; 
ince bir buz üstünde, sinemdeki cesetlerden hediyeler sunmak
karelerinde 
tapındığım dudaklarına uzanma telaşı
ve mazur gör, sende bulduğum bu dermansız sevda 
kimseye yar olacağa benzemiyor.
o yüzdendir bu ateşin söneceği de 
bir sonraki cehenneme gidişime kadar devam edecek.
şimdi sen dilediğin kadar sev, kalbindeki oyuklar sana beni hatırlatana dek mutlu yaşa.
çünkü bendeki sen artık 
abesle iştigal yolu ve oturduk tanrıyla kahır ettik doğumunu.
(kutlu olsun, bir yetimin ahını alışın)

nar gibidir insan. bazen öylesine dağılır ki toplayamazsın düştüğü topraktan. leke bırakır. ben buradayım der. iz bırakmak istersin, varlığını bir lekeyle ifade etmek istersin. narın lekesi geçmez bilirsin.

ben zaten dipteydim kuyu benim içimde ben kuyunun içinde  hem kervan geçmez hem ben yusuf değilim.  sen en yüksek falezden adına sığınıp ev ...