vuslatın tek şahidi tanrıdır o yüzden her gece benimlesin

turgut uyar alfabesiyle geliyorum sana
tütünler ıslak
bütün mümkünlerin kıyısında, gözlerin 
esirgendi benden
son bakıştan kalma birkaç kaçkın aldı onları benden 
belki de her sonbahar akşamlarının 
güzlerin bekçisi 
manası budur
vazgeçmektir
direnmek.
peki 
herkeste seni aramakta mı vazgeçmek sayılır
ettiğim dualarla birlikte yeşerir mi beyaz güllerimiz
kavuşur muyuz gamzenin ortasına 
ılık bir bahar akşamında
günlerden 24 mart
sen en karası iklimin en serti
dikilmişsin karşıma 
adımı sayıklıyorsun
durmuşum gözlerinden çocuklar doğuruyorum
sana bakıp 
adından şiirler peyda oluyor
sonra ben;
gönlümdeki hasretinden tarçın dudaklarına kalıyorum
ne olur gitmeden 
ellerini sol yanağıma daya sevgilim 
cennetin kapısı aralansın


kuş koysunlar yoluna, yolunun sonu ben olayım

seni rüyamda görmenin sevinci var içimde
bir çift akdeniz görmek
boğazdan denize bakmak gibi gözlerine değmek
yarimin omzunda açık kalan simsiyah bir yabancı vardır 
benim tüm kaburgalarım da kırıktır üstelik 
sen yine de her akşamüstü gel yanıma
rıhtıma, beykoza 
orada yavru kediler kokuna hasret
biçare gönlüme şiir doğururlar
her yetimden bir kız çocuğu sığar akdeniz kadar girdaplık gamzene
ah
öpülmemiş vuslatlar bekler
aşkımız bir filmde geçmiş geçen gece
ben adını unutmuşum 
kabrimden kalkıp ayak ucuna karanfil ekmişim
sen bana
yaslanmadığın omzumda 
beni memleketsiz bir başıma bırakmışsın
her yalan misali 
hikaye bu kadar imiş.

sevgisizliğine bir kalp verdim*

bir selam çak 
bu sabah
bütün nilüferlere
yarım kalmış kırlangıçları boynuna dola öp
severken boğ hepsini
adından adaklar ada, ismini tüm cihana haykırmak için sebebim olsun 
selam sal
güneş doğsun bu gece.


dörtten fazla oldu ağlayışlarım

çırpındığım dehlizi
ve denizi evim bilmenin derin sarsıntısı bu geç kalmışlık
türkülerin yarım kalmışlığı da bundan
gelip gitmelerin beyhude oluşu da

gülüşün simsarları bile ikna edebilir sevgilim 
o yüzden benden yalanlar bekledin
öyle bir kapıldık ki duvarların suyun ortasında üstümüze yıkıldı da
biz adına sevgi diyemedik.

bir trenden üç gemi geçti ve bi adam şehri tam orta yerinde terk etti
o adama aşık bir kadın çıkart 
geriye kalan kenti ateşe ver ve bitir
yolculuk boşuna 
gelenler sarhoş
içilecek mey de kalmamış yaşanacak meşk de
geçebiliriz bunları

üstelik 
dörtten fazla oldu ağlayışlarım
ama yine de ben;
mısralarını döktüğün yerden kavak çiçekleri açtım
hiç bilmediğim türküleri sesinden ezberledim
loş odamın kapısında
seni bekledim.
alev alev yanmış bir tahta parçasının ateşe olan aşkıydı bu savaş
sandığımızdan da aklıselim bir sarhoş doğurdum gecenin ortasında
bu gerekçeyle bile
kırlangıçlar seni bana getirmedi
hiçbir mevsim bu kadar sensiz kalmadım.
sadece çırpındım.
yol iz bilmem üstelik bilirsin
ve sonra iyice battım.
uzaklardan gelen yetimlere ev bark yaptım.
adını koydum erkek çocuklara
senin hasretinden dilime pelesenk olan adını

seni isminden başladım sevmeye
bilirsin
sesinden
akdeniz kadar fevkalade 
gözlerinden.

beni bi kabrin dibine gömüp 
kokunu hangi gece bahşedeceğini söyle de
bitsin çilem...

inkar et



içimde çığlıklar biriktirdim
senden sonra kanser oldum begonyam 
o çıkmayan sesim için yazıyorum bunları.

omzuna düşürdüğün elin zülüflerinde takılı kaldım
bir akşamüstü burukluğu gibi özlemin 
asla tatmaya iznim veyahut haddim olmadı 

göğsünde bir saniye uyuyakalmamın sevinci hiç yok 
azıcık bile.
bu yüzdendir ki
bahçemdeki bahar solmuştur 
dilinde adımı duyamadığım her gün için.
ama ben senin için biriktirdiğim yağmur suyunu 
bir gül ağacının dibine dökeceğim.
orada
ömrümün sonuna dek nefes alasın sansın 
kalbim.



dilerim bana benzesin bütün sevdiklerin 
ki zaten sende  beni hiç sevmedin.

elindeki çiçeği suya gömmüş ophelia

kalbimin kuşuna naptın?
virane olmuş kalbime naptın?
yaslanılmaya layık değil miydim, omuzlarımın hasretine naptın?

teşekkür ederim...
bana bıraktığın aşk için teşekkür ederim ve durma
akan her gözyaşının ardından bi çocuk büyüt göz bebeklerimde
o hazin sonun beyhude gelişiyle beraber kutla doğumunu
kaç yalan biriktirdin armağan diye vereceğin bu gece

hangi senet adının kirini aklar , bir nehir misali gamzendeki akdenizden utan bari
oysa ben
vedayı bile çok gördüğün senden 
denizlerce su istemedim, bir damla olsa elinden dökülen 
benim cennetim o damlanın düştüğü yer olur sandım.


ve seni sevmek elini kalbine götürür gibi
ve bilmem bu kaçıncı iç çekişimdir
hepsini de toplasalar sanadır

ben seninle bu yaşamak yangınında o bir yudum su için yüreğimi feda ettim de senin ömrüne bereketli yağmurlar çoktan başlamış, özür dilerim 
ben onca sene kusurunu göğsümde taşıdım 
tanrının en kutsal duası bilip 
ve yine özür dilerim canımın içi; 
senin için uzanmak istediğin gökyüzü 
düşlediğin yuva 
ve pencerenin önündeki çicek olamadığım için çok üzgünüm 

ama biliyorum oradasın, bana ait ne varsa
sen oradasın.
belki bütünüyle bir enkazsın ama ben hâlâ yuvam biliyorum seni

bil ki imkanım olsa göz bebeklerinden öperdim seni.

zalim

şiirler bazı bazı insanların kalplerini parçalar
orda küçük parselli evler inşa edilir
 sahibinden yoksun en bitap seremoniler eşliğinde 
bir çift göz bebeği görmek uğruna 
aşkına tanrı gibi tapar 
kendini onun ruhunda kaybedip 
bir ormanın kuytusunda asar benliğini 

zalimlik nifakı ekilmiş her cüretkar
 bu sevginin kıymetinden yoksun
 bi şekilde öldürür sevildiği insanı
bu kadar acının içinde
 gülümseyerek tanışır
 kadıköy rıhtımındaki dünyaya ilk geldiği
 andaki ağlama nedeninde
saat sabahın 10.50 sinde
 onun da kalbi doğmuştur

hiç görmedigi o bağı
 kızıl elma misali düğümlemiştir
kadın
sevmekte olduğu her doğa kanununda
 onun adını haykırır, dualar eder
adaklar adar bir şamansa

ah
o yaşlar her döküldüğünde 
orta doğuda okunan en masum çocuğun selalarıdır..
yankılanır 
ölümle yaşam çizgisi arasındaki 
annenin kalp otağında da
kimseler duymaz.

daha da acıtamaz zaten
gece çöker
özlemden uykular bölünür,
 sense hiç özlenmeyecek olduğuna
 tekrar kadeh kaldırıp adıyla sarhoş olur
noktalarsın 

doğurursun güneşin en alacakaranlık renginde 
oyalanan zamanlar
 koca evrenin en hakiki,
gizli düşmanıymışçasına açığa çıkar
peki tanrı kime hesap sorar her şey bittiğinde 
sen kime hesap verirsin?


namert

içimdeki öfkenin adı namert
her sancıda doğurduğum göz bebeklerimin tuzları bile seni cennetten edebilir sevgilim 
kırık kalbimin en acı ve umut ettiğim kapısında
benimle sar istedim acıyan yerlerini
kim bilir bugün omzunun en güzel köşesinde bir çift göz vardır baktığın
aşkla üstelik 
hiç bilmediğim o kokunla bezenmiş odada yüzüm sol eline hasret
bu benim namım sayılmalı
özlemden payıma düşenin gözyaşları eşliğinde bir gece daha sevmekteyim seni
en siyah gecelerde giyinip oturdum olmadığın masada 
orda evimiz yanağının en derin hazinesiydi
gamzende ve fevkalade gözlerinde
akdenizde buluşmuştuk
sesine benzeyen yeller esiyordu sabahın 5inde
seninle yürüyemediğimiz yolların seceresini tuttum yokluğunun ilk akşamından bu yana
her miliminde seni daha çok özledim.
şimdi 
sen ince bir sızı olarak biçare gönlümün efendisi ve susan kalbimin tek parçası
eksik parçası
ilelebet.

senin adinin ismi yok telaffuzumda

bos yankisiz
ustelik tum cabalarin
bir bir
her gece ve gunduzde olusan girdaba es bi beyhudelik
ay isigindaki kan kadar karanlik 
gidisinden bu yana uc karanfil ektim 
inanir misin olmayisinin butun minimalistlerinden uzakta
bana odamin her karisinda senin bilmedigim o kokunu getirdiler 
vedalarin anlamini yitirdigi bi karsi konulmazlik degilse ne bu

biraktim artik 
sitem dahi etmiyorum 
olmayisina.

içimin ölüsünü sabahla kaldirdim rafa yine

seni gormek
tanrinin isigindan bir armagan olabilir miydi 
veyahut 
aynalama
..

peki benim hacimsel yalnizligimi kac °C'da kaynatabiliriz
çünkü 
icimden tasan bu ask lavlari hiçbir kuantum mekaniğinin
ve 
hiçbir fizik kuralinin 
tanrilarin
açıklayamayacaği denli hicaz dolu.

ulkemde mavi mavi kelebekler omzuna döşenmiş 
belki de gamzelerin ondan böyle derin
seni sevmenin hayaliyle yanip tutuşan avuç içlerim.

sen bilmezsin ne çok aci vardir çizgilerinde ellerimin
onlar her kanadikca
fotograflarinla sarmisim yaslarimdan dökülen sensizlikte.
seni sensiz yaşamak bir idam mahkumunun son isteği misali.

zaten ask dedigimiz içimizdeki tonlarca ağırlıktaki kist demeti
ise
ki bunda senin payin
devasa büyüklükte 

o zaman geriye yıldızları saymak ve bana verilen ahlar 
kalmakta
kitabinda adim yazilmamis
hiçbir şiirine 
kafiye olamamis 
bir 
beyhude 
kalmakta 
geriye 


senin yollarinda kelebekler mavi olmasin 
sevgilim(!)

ankara kadar büyüt beni içinde

icimde 
avlunun yikilmis
ve diline pelesenk olmus siirleri
erguvanlari buyumekte
gittigin gunun aksamindan beri.
sen,
gamzelerinden birer hazan sakla namlunun ucuna
kursunlarini her güldüğünde daha nizami sık 
kabrime.

orda yesiller huzur bulsun.
bir yavru kedi annesinin memesinden emdigi süt gibi koksun.

ben yıldızlardan da uzak kalbinde 
her gecen an birer fersah daha ayri kalayim.
gemiler batsin , sular cekilmese de.

sonra varilan her rihtimda ankara gibi büyü icimde
büyüt beni icinde,
sonra beni yillanmisligin beyhude çaresizliği musterih etsin 
yoksa hayallerimiz yetim kalir
yol olur, yolda kalir gonul verdiklerimiz

hiçbir okyanusun dudaklarından opulmeden veyahut opmeden gecip gider mevsimler bu kentte.
yakılan sigaralar, adina defnedilir.
kanima dokunan bu akdeniz gibi çekilir icim gecenin köründe.

o sesinin rezonansindan uzakta kaldığım her saniye
bir kus konmaz yolumuza
tutar mavilikler
siyaha dönen her sabah, birer gökkuşağı umuduyla
ekilir 
yürekteki kor yanginimiza.

"bilmiyorum"

vedalardan 
yalanlardan arta kalan bi esikteyim
ıssız ve karanlık iken her yanim
sularim tuzlu ve acikli
gozbebeklerimin cicekleri kandan beslenmis 
üstünde mavi kelebekler 
gömülmüş cesetler
yiginla
aciyla
susledigimiz hayaller
bir bir ardi sira yükselen bağırışlar
içinin yanmasina ortak bi aci
bir bulut yüklü hazin geceler

milyon kere ayten*

beni tanidik gemilerde
yuzdugum okyanuslar bogdu
bu sig sularimin derinligi sessizliginle olculemeyecek minvalde
o yüzden bu mevsimden alacakli olanlar
tanrinin katinda en yetim sevda arsizlaridir.

bir babasizligin belini kiramamis gozu yasli 
bes yasimla seviyorum gaddarligini.
sen hesapla
masallar oku
prenslerin opucukleri ile biten

beni ninnilerle büyüt 
tam da bu gece 
uyut kollarinda
ya da hic olmamiscasina terket.

kac zalim geceden sonra helak olursun
beddualarima karisip.

benden arta kalan günahlar boynuna dolanir
ben tutar yine sana taparim
cehennemin kapisina dayanip
adina methiyeler dizer 
lete olur gozbebeklerinden akarim.

her damladan sonra 
kasiklarindan birer tensellik namina an beni
oksa yalnizligimi
sımsıkı sar
optugumuz tuvaller gülüşüne ekilsin
adina yeni bir guernica cizilsin.

yanlis yerde bekleyen askerin
...


kalp ağrısı mı bu kabuslar

kalbimin kirik odaciklarindan sana ev yaptim
sen gülsen ay parlardi , pamuk yüzünde 
gulmedin
gülsen cicekler acar boran kara dönerdi, bahar gelirdi 
bir oyuncak bebek hastanesi, kalbimin duvarlari simdi
üstünde tepindigin igrenc plasentadan arta kalan
yaş mozalesi.
"hiç" mi sevmedin içinden beni 
tam yüreğinden 
orada bana dair bir kum birikintisi veyahut 
kardan erimis sular da mi yok
...

ah sen bilmezsin
bu ozlemleri yirtip içinden cikamadigim her gece sesimi kistim
kalbimi burktum
sakat kaldi orasi
sensiz bitap düştü de
gel diyemedi adina.


dönüp dolasip sana gelmelerimin 
narsist bir sadiste duyduğum 
onursuz askimin ritüelleri bunlar
hepsi bu aslinda.
sezen hakliymis
onursuz olabilir imis ask.
oysa bizimki kolpa bi edebiyatti
senarist sen
kukla bendim sahnedeki
simdi piyesler yarim
siirler buruktur.
gülüşün de gecmez bu diyardan.
neyleyim sen yokken gelen baharin çiçeğini?

kendime iyi bak

kirik damlardan geçiyorum 
ayaklarim pejmürde 
sen halis bi yalnızlığı sirtlamis gidiyosun, ben
ardina bakakalan sersefil olmuşum 
bu girdapta sen degil de ben susmuşum gibi


ama bilirsin hayat dar sokaklarin
eski dostlari agirladigi manzara misalidir
çoğu zaman uğrak olmasa da sesin
bir düş gorumlulugunde kalkar gelir
bulur seni.

sesin düştü odama bu sabah
kordan ateş gibi
bil bakalim bu haşin alevden kim yanarak kurtuldu...

külleri içinde bırakılan ormanlar birikti
sen;
biraz daha aş 
sana dair biriken her höyüğü 
arşınla
belki antik bi öpücük bulursun vedalardan kalma.
artik
bir busenin hatri dahi kalmamıştir simdi aramızda.











E.K ' e 

kasvetli sehrimin son sayımı, kapattik

gece, yine zifiri koynunda günbegün emzirmekte benliğimin parelerini
sen bi bavulu daha hazirla yoklugunun aksamina bilet alip
sana gitmeler yarasir
şanın buna layiktir
gec de olsa anlayiverdim
bitap düşmüş halimden bir anka gibi dirilmem yakindir
senin tuz buz ettiğin parcalardan kendime sahil kumlari yaptim
sonra ofkemin atesinden tekrar kristaller
sen bi devinimde daha gelmedin ay döndü gunes tutuldu
dünyanın ekseni kaydi
sen hic gelmedin

orda yarimlar hep bükük boyunluydu
artik
sadece siirler büker belimi
sensizlik değil.

çok büyük dinle bu heceyi
nagmeyi
avucunda inlesin her harfi
yankilansin ki kulaklarinda
cikmasin , unutama

senden ebediyete intikal bi vazgecisi kucakladım
onu sancilarla doğurdum
simdi büyütme 
uyutma
sahiplenip var etme vakti.

huzur senin olmadigin sehir nüfusu imiş 
ve ben
kendime ettigim eziyetlerin sokaklarından gec de olsa döndüm
butun lambalar beyaz ve açık 
karanlik yok orada 
senin adin yok

bulutuna yağmur olma devri kapandı 
hoş falan kalma.


seni dilerken tanrinin tum isimlerini ezberledim

                                                       doğ(a)mayacak bebeğime...

kendime atfettigim yalanlar var
icinde dogurmaya kiyamadigim cocugum
belki de cocuklarim
bir deli palavrasindan
mirasindan mahrum birakmak icin her zerreni 
gerekirse uzak tutacagim burdan 
ve yemin olsun
leteye
tanrilarin seytanin iblisin huzurunda 
yeminler olsun ki
seni bana hiçbir kuvvet rahmime dusurmeyecek
.
bu bi buyuk konusmanin miladindan ziyade
ufak capli bir yemin olustursun nazarinda
seni sevmemin nisanesi olsun kucuk kalbinde
hic dogurmadan da sevmenin ne demek oldugunu benden ogren istiyorum
melegim
kucuk bebegim
tanridan durmadan seni dileyecegim
tum isimlerini ezberleyerek
hic gocundurmayacagim seni 
seni hic uzmeden sevecegim
yeryuzune cigerlerini misafir etmeden
tum bunlari yapmak benim icin de zor 
ama annen
-ki layik miyimdir ona bile 
bilemiyorum -
seni her seyden koruyarak sevmek istiyor 
bu yüzden hic gelmemelisin
bir cehennem 
bir cennet ugruna
seni aylari birak yıllarca karnimda tasirim musterih ol
aldanma bunlara
da
ben kalbinin her zerresine asigim 
bu yüzden gelme
lütfen 
dayanamam tek bir gozyasina



bak daha dogurmadan sana bu kadar duskun bi kadın düşün 
melekler kovmus onu
def etmis
cunku
o da dünyalı 
cennetten kovulan adem o da
havva o da
bu yüzden gelme

seni dilerken tanrinin tum isimlerini ezberledim*


süreya gibi

uyuyor isen 
gani gani iyi geceler..
hic dogmamis sabahlarda yine seni anmaktayim
biçare gonlumu daha kac defa talan edeceksin
birak beni kendi halime de
ozume doneyim.
sensizliginin boynumu büküsu yetmiyor mu sana
ne denli boğazlar gordum de senin gemine liman olamadim ben.
şimdi, makus talihimden tam şafak sökerken dem vuruyorum 
beni sevmeyen kalbine
agitlar, türküler söylüyorum.
sersefil, permeperisan bu körpe halimle
ozleminin romanlar gibi bitmesi gerekirken
   senin isminin hecelerinde
   her seferinde şiirler doguruyorum.
   çocuklar burda öksüz
   yetim
   babasiz..
olsan da olmasan da bir* 
degil de
olsan- bambaska
olmasan -katran kara.. 
bir delinin bipolarliginin ask hikayesi dersin soranlara
her solukta adimi sayiklamis
ama ben
 onu gozbebeklerimde
 kendini asarken buldum dersin
ya da
sormazlar
birkac resitalden sonra beni yine hucrelerimden ayir ve veda et.
baska mevsimler tenine degerken 
mezardaki cicekleri sula.
sula ki aydinlansin geceler
sensizlikler..


rahmimden dusuremiyorum kahrolasi adini


simdi tipki süreya gibi onursuzum
daha neyin olayim isterdin?


kapina ayak bağı olmayacağım korkma

içimde issiz tuneller var
bir merminin şarjörünü bosaltana kadar öldür bu gece beni 
o kadar yokluğundayim yine.
kirk ses bile gelse kalbimden atamadigim
sesin geldi yoklugunla yine.
tek basinaligimin en yuce mertebesinden ikizi pic bir beyhude sesleniyormuscasina bagislasana bu gece.
gunlerden sonra dogumunu kutlayalim
minik ellerini..
kahve gözlerinden suzulen yaşlara asabilirsin her paremi
ruhundan alev almis bu kalbim 
masallardaki viranelerle meşk edemiyor sen yokken
ah!
şimdi o bilmediğim kokunu odamın duvarlarina ekiyorum
her gün
her gece.
gozbebeklerimin bayrami oluyor yaşlarim oraya
buyuterek seni sensizligimde
öylece seviyorum haberin olmadan
yalansız dolansiz..
bir basima..
ukte kalmis uzuvlarim birer birer öksüz iken dahi 
isyan etmiyorlar sana.
nasıl bir celladina bagliliksa bunun adı
ben senin basmadigin yerlere her gun ugramak için
ruhumda girdap olusturuyorum.
öyle bilemezsin ki ne çok sevdiğimi seni
öyle ki;
senin bendeki suretin
senden bile güzel iken ..

seni bir beyaz orkideye sarip eve götürdüm penceremin saksisina ev diye dikip

seni ozlemenin agirligi var üzerimde
baş edemiyorum.
gecenin karanligi gibi çöküyor
üstüm basim pejmürde karasindan hallice
sana gelemiyorum.
sensizlikten bitap düşmüş halimin kacinci haykirisi bu sayamadim ve sen 
neyse ki yine 
gormuyosun.
senin bilmedigin kuytularda ev bark yaptım acilarimdan
butun tuglalar gözlerinin kahvesi
butun temeli kaşinin dibindeki benden aldim, ördüm
evim; ıssız, bir o kadar harikulade oldu.
yetimler büyütür gibi ocak eyledi kalbim hazani
odalar dolusu hüznü.
kabrime gelmeden mi sarilirsin bu naçizane benligime
bu ozlem 
bu hasret
bu illet
ne denli soğur içimin yanginlarindan siyrilip
bari onu soyle..
haberdar et bir selami cok gorme.
ozlemek;
icinin disinin kanserle savasmasina denk. 
kalbimdeki savaslara yenilmek istemiyoru
dön


gamzene gömülü bu kalp

bana bir aycicegi al
hayallerimin ustunu kerpetenle orteyim
civil civil kuslar gecsin kalbinden ben giderken
oyle devasa ruhlar gocsun 
ruhunun her miliminden.
okudugun siirlerde beni an.
bir şarkının melodisinde degil de
saian dinlerken asik ol bana
aniden.
gelip gelip gitmelerimiz cogalsin ask valizinde
sen hic terketme vapuru.
dudaklarımiz yoldaslik etsin 
ozlemvari opusler birakip
aglayalim seninle.
benim hayaller ütopik
icinde, 
adının her parseli
kulak zarimi delercesine ezbere bildiğim tek ses.
o sesi saklamak icin bir kuytu bulmayi delicesine isteyen tek kadin.
beni hic sevmemisligin carpti yine suratima gece gece.
dogumunu sayan bu hinca hinc mazlum 
sesim titrer diye konusmadigim sen,
karşına cikip sarilabilmenin karsi konulmaz agirligi
var midir ihtimaller perisi ? sansimiz?
seni tum dualarimda sir gibi saklayip mih gibi kazidim kalbime.
ne yıldızlara ne sezenlere benzer halim
benimki dervis gibi ozan gibi
ask yolunda berdus gibi.
sevdamin adısin
mertligine kadehler savusturdugum 
içimin ahısin.
her gece
ozleminin koyulasmasina eş bı ölüm olusuyor
ruhum kan kaybettikce azaliyorum.
sensizlik;
adı sanı
kör karanlik olmus.
odalarimi bulamıyorum, degil evi..
benim yok oluslarim dönüşsüz geziler
orda ruyalarimda sen
ölüp ölüp dirilince seviselim yureginin garbinda
belki gunes diye dogarim icine
o gamzene tekrar gömüp sela okuyabilir tanrilar
ah..
neşem katlanir seninle olursam
rüyalarım baki.
iste bak bu cicekler o yüzden açtı
masallar yeşerdi, mevsimler döndü baharim sensin diye
kalbimin en beyaz haline...


bir pencereden düştüm tutunmak için adına

baba
dört harften oluşan bi girdap beş yasindaki bi kız çocuğu için
uğrunda kayboldugum hayallerimin mimarina ithafen..
sevmenin kaç bucak olduğunu kollarinda öğrenmek için kaç gecemi feda ettigimi
kimsesizligimi yetim hissetmemek icin
senelerimden, yutkundugum sabahlardan bak ardına
kapi sonuna kadar acik
kapı sonsuza dek kapali.
artik bi delinin günlüğünden değil,kalbinden dökülen bipolarligi hesap et kavminde
kaç çocuğu mezarsiz bırakmış olabilirsin
dön bak arkana.
benim yetimlerim oldu evlat
daha dogurmadim yalnızlığımı kollarinda
sen büyüttün beni bu kadar erken bu kadar kin dolu
ben hiç tanımadım adini.
sevmek kaç defa farz oldu bu yokluğunda dört döndüğüm çevrende 
anlat
borçlusun
mazursun baba beni senden yoksun kıldığın her haftasonuna.
her kaybolusunda
düştüğüm ocaklarda seni bekledim
gelmeni
beni tekrar dogurmani..
annem ol istedim baba
sevgisizligin liman liman büyüdüğü o küçük kalbinde bana da yer ac istedim
kalemim kağıdina bile değmedi suncacik çocuktum 
hiç 
hiç üzülmedin.
ağlarken beni gören gozlerinde
ne gam ne keder vardı
gururun safsatasinda
sana ay benzeri dolunaylar biriktirmek istedim
bi kuş tüyü kadar hafif.
sen bizi kaç kez terkettin sayamadim
beş yaşımdan çıkart şimdi tüm gidislerini
hangi işlemleri yaparsan yap ben yine bıraktığın halde
bıraktığın diplerinde olacağım müsterih ol
ardın sıra sabahları aç uyuduğum sevginle karnımı doyurdum.
ben kendi çocukluğumun parkında salıncaklar kurdum.
masallar okudum o kıza.
uyurken merak et
rüyalarına giren bir nevi şahsına münhasır bi zir deliyi
o mirasin en yüce ihtimaline selamlar.
kendime duyduğum öfkenin adi şimdi senin varoluşun ve adına eş bi semptom oldu ruhumun matrixinde.
senin adına gitmeler yakisti
ardına vedalar, evler barklar.
çok sevdiğin
üçüncü tekiller..
ben kizimi bi odada tek başıma büyüttüm.
üstelik çocukluğum da benimle birlikte tek basinayken.
şimdi sen doyur minimalist ruhunu.
kabrimden cesedinin kutulara sakladığım anılarında huzurunu al.
ve git
lütfen git ki, ölüm bile bizi ayirmasin.

na

küçük bı cocuk gibi ağlıyorum bu gece
adımlarım sessiz ve durgun
inan bana seyyah kadar yorgundur ruhumdan çıkan her parçam
bir senin tarçın dudaklarından dokulemedi dilim
bir seni var edemedim kendime
yokluğunun daha ilk akşamında önüme dizilen anılara çarptım yine
yine ordaydin
ama yoktun
bir kere bile ihtiyacın olmadı bana
ben kendimi hiç inandiramadim buna
hiç
hep kandırdım
umarım beni itip attığın dehlizlerde çiçekler hazan olur 
umarım yıllarının en muazzam baharlarinda en güzel duygular seni bulur
umarım
m

bir tek seni dilemem yasak

intiharlar sabah ezanlarini bekler
günün karanlığını silmek icin
en doğru yerden başlar 
kaybedilen vakitlerini bekleyenler
bu yüzden sabah beslerin bi anlami vardır
duyduğunuz her çığlığın adini 
bebeklere isim koyabilirsiniz.
bu tuzlu sularin şiirleri büyüttüğü yok çünkü
ne kadar mağrursa gozler o kadar doludur
ve yük
hiç istemediğiniz adamlarin koynuna girmekle eş değer
tanrinin isyanini bitirdiysen 
ona şükret
demekir.
kac peygamber gecmis bilmiyorum da bir kitabin da dahi adimi bulamamisim ben.
senin olmayan her geceye siyahlik kaplamıs
duvarları tablodan bu evin.
kac karabasan agirladim kabuslarimda seni dilerken
simdi sana mutsuz bi doğum gunu getirdim.
akdeniz saçlarından 
baharlar vadi olmus 
ben o tarcin dudaklarina kalmisim
hâlbuki şiirleri bile kirletirsin sen.
senin her yanın böyle namert.
şimdi;
kalbimin en ücra köşesinde adini sayiklamaktan vazgeçtim.
dinle.
nihayet 
kan kaybimi bertaraf ettim.

sinirlenince seni aramak geliyor içimden. kaybolunca seni aramak. beni yatıștır beni bul beni tut düşeceğim yoksa. çok uykuluyken hiç uykum gelmezken lastik gibi uzayan gecelerin ortasında üşüyünce ısınınca ama en çok üşüyünce ellerim uyușunca dişlerim birbirine vururken burnum kızarınca tırnağım kırılsa dişim sallansa parkta üç yaşında bir kız çocuğu gözlerimin içine içine baktığında seni aramak geliyor içimden. derdim çok ama azken de aramak istiyorum seni yokken de. hep iyi olmak için değil bazen de iyiyim demek için. öleceğim bilsem sesinle ölmek için. ağlayacaksam güleceksem acıksam çok korksam hıçkırık tutsa beni seni aramak geliyor içimden.
çok yorgunum şimdi seni aramak geçti içimden omuzlarım çöktü canım çıktı ağrı kesiciler hiçbir işe yaramadı seni arasam böyle olmazdı sınavdan kaldım burnum kanadı seni arayamadım biri beni mahvetti psikiyatriden randevu almaktan son anda vazgeçtim seni arayabilsem hiç meyletmezdim elim kitaplara gitmiyor midem bulanıyor kaçacak bir yer arıyorum seni arayamıyorum mutsuzluk kanserden hızlı yayılıyor saçlarım dökülüyor kașlarım dökülüyor seni aramak için nedenim çok cesaretim yok üç büklüm oldum dizlerimi karnıma çekebildiğim kadar çekiyorum katlanarak yok olmaya çalışıyorum dünyada daha fazla yer kaplamak istemiyorum ben seni aramayı istemekten de vazgeçersem ne olacak elimde bir bu var her şeyy neyim varsa her şeyy ucuz parfüm gibi hızla uçtu üzerimden bir seni aramayı deli gibi istemek kaldı elimde ya o da giderse..

nar gibidir insan. bazen öylesine dağılır ki toplayamazsın düştüğü topraktan. leke bırakır. ben buradayım der. iz bırakmak istersin, varlığını bir lekeyle ifade etmek istersin. narın lekesi geçmez bilirsin.

ben zaten dipteydim kuyu benim içimde ben kuyunun içinde  hem kervan geçmez hem ben yusuf değilim.  sen en yüksek falezden adına sığınıp ev ...